Nöbet Günlüğü | 14-15: İdrak

Şöyle oluyor.

Güne başlıyorum. Sabah, su ritüeli, kahvaltı, evi toparlama, mailler, whatsapp, sosyal medya, anne kardeş görüntülü konuşma, dışarıda işim varsa fırlama, iş güç halletme, hastalık sağlık randevuları, görüşme, restoran, dönme, yoksa dışarısı biraz okuma, biraz yazma, belki çalışma, çok bırakma, o bu şu, aa saat kaç olmuş, akşam, yemek, mutfak, sofra, toplama, dizi, film, uyuklama, yatma vakti, tuvalet, temizlenme işleri, yatak odasına git, biraz yatakta kitap, belki biraz daha telefon ve aşağı kaydırma, bırak şimdi, uyu, uykum kaçtı, o zaman yaz, belki laptop belki telefon, ve işte orada, geçiştirilmişle buluşma. Günü hep onunla bitiriyorum. Çünkü buraya yazmaya gelince gün içinde yakalanmış da tutulamamış o yokluk detayları teker teker üşüşüyor.

“Nöbet Günlüğü | 14-15: İdrak” okumaya devam et

Kayıpla Varlık

Korku ve endişeler hep kilitliyor. Don hali. Sıkışık kalp. Dar göğüs kafesi. Yetmeyen nefes. Boğazda yumru.

Bir yandan yürü ya kulum denmiş gibi ilerliyorum, bir yandan karanlık, ağır baskıyı hissediyorum.

Kayıplar oldu, oluyor. Gerçek ve dönüşsüz. Toprak altı, soğuk kış ayazı. İçimiz dışımız diken kaktüs. “Kayıpla Varlık” okumaya devam et

Beri*

29

Artırılmış bir gün. Her yerden tüketmek üzere artırmak için promosyon mesajları yağarken biz günü şiirler, sözler, resimler, hayallerle artırıyoruz. Bu zaman dört senede bir eklenerek fazlalaştırılmış bir 24 saatse kendimi artırmak için bugün ne yapacağım? Bu soruyla uyandım bugün. Bir planım var.

An extra day –

Accidental, surely;

the made calendar stumbling over the real

as a drunk trips over a threshold

too low to see

Jane Hirshfield
“Beri*” okumaya devam et

Rastgele

Nasıl bir yıldı, insan unutuyor. Ne detaylar ne kilometre taşları kalıyor. Sadece üstünde koca bir yük ya da hafiflik. Kalan tortu neyse gerçek o. Üçyüzaltmışbeş günden oluşan koca bir yıl hızlı tüketim maddesi gibi bitiriliyor, otomatik pilotta mı geçiriliyor, yoksa yaşananların ağırlığı bu savunma mekanizmasını ister istemez öne mi sürüyor?
“Rastgele” okumaya devam et

Hiçişleri

Harika bir sergiye gitmişsin. Kadınlar, Kuşlar, Yıldızlar’ı Joan Miro‘nun gözünden görmüş, hayalgücüyle algılamışsın. Gökyüzü tuvaller, kumaşlar, tahtalar üstüne inmiş; canlılar, cansızlar, figürler bronza dönmüş; resim ve heykelle yazılan şiirler bütün olmuş. Her renk bir notaya basmış, her form kendi dilinde haykırmış, her eser kendi hikayesini anlatmış. Sen ne bulmuşsun bütünün içinde? Takımyıldızları. Kadını. Köpeği. Köpek kadını. Kadın ve çocuğu. Figürü. Kaçmaya hazırlanan genç kızı. Hikayeni. Kendini.
“Hiçişleri” okumaya devam et