Cuma
Yogaya döndüm. Senelerin pilatesi, animal flow’u, bedeni fiziksel olarak güçlendirip sağlamlaştıran bireysel ve birebir çalışmaları sonrası bir toplulukla birlikte, stüdyoda ellerim, ayaklarım, sırtım ve karnımın üstünde gidip gelmeye döndüm. Grupla, topluca nefes alıp vermeyi, inleyip ahlamayı özledim. Göz kapaklarımdan kulak memelerime, görünen tüm uzuvlarımdan görünmeyen iç organlarıma kadar şıp şıp terledim. Matımın ıslandığına ilk kez şahit oldum, eve dönünce koltuğuma asıp kurumaya bıraktım.
Çalışmanın üstünden iki gün geçti, üstümdeki hafif kırıklığı ancak atıyorum. Bu akşam tekrar niyetliyim ama dolunayı doğuracağım bir Boğaz yürüyüşünü de istiyorum. Hepsi olmuyor, hem yoga hem yürüyüş, artık enerjim yetmiyor. Bu kalp sıkıştıran, insanı yerinde oturtmayan koca süper dolunayın gözünün içine bakacağım, Satürn’ü şöyle elimle kenara iteceğim. Hava bulutlandı, biliyor da kaçıyor sanki namussuz. Öyle diyesim geldi bugün, dede ay mı, sister moon mu, namussuz. Bu kadar sıkışıklık kime, niye?
“Pamuk” okumaya devam et