Bilgisayarımı açınca duvar kağıdındaki Coffee bezmiş bir yüzle bana bakıyor. Kahve çekirdekli burnu, boncuk gözleri, çenesinin altında sıkışmış hipposu, hepsinin üstüne yatmış ben, şaşkınlıkla kalkmış kaşlarım, kırışık alnım.
Hep bu fotoğraf karesi gibiydik. Göz göze, burun buruna. Artık onu başka köpeklerde aramayı bıraktım. Fındık’ı Fındık, Pingu’yu Pingu olduğu için sevip okşuyorum. Hepsinin içinden Coffee’ye uzanan bir tünel var, biliyorum. Benim için ona selam yolluyor, kuyruk sallıyor, burun ve kafalarını iki dizimin arasına sokup derin ve içli nefes alıp veriyorlar sanki bu aramızdaki özel diyalogu bilir de ondan bana getirirmiş gibi. Yeni köpekleri değil, onları seviyorum. Arkadaştılar, evimize girip çıkandılar, hem öpüşüp hem birbirlerini kıskanandılar. Coffee gitti de eski arkadaşlarından kim kaldı ki?
“Kalp Günlüğü | 5 | Macera” okumaya devam et