Odamın tülleri kapalı. İçerisi loş. Kimseye farkettirmeden yazıyorum, saklı gölgelerde, gizli gizli. Uzun bir espresso çekiyorum. Raftan da tabaklı bir fincan. Kahve kokusu sabahın serininde sürünerek çadırdan dışarı çıktığımız orman sabahlarını anımsatıyor. Kahvaltı öncesi ateş üstü pişirdiğimiz kısalar. Çiğ düşmüş yeşiller. Ilık ılık yalayan sabah güneşi.
Hep böyle özlem kıvamında mı sürecek artık hayat?
Coffee güneşli bahçede kaldı, ben bulutlu şehre döndüm. Hava açık olsa da düz ayak basılan toprak zeminden katlı beton apartmana terfi etmek kapanma hissi. Olsun. Bir yaratıcı yazarlık dersine, bir de astroloji paneline katıldım kendimi ekranlara gömüp daha da kapatarak. Olacaksa tam olsun.
“Lüks” okumaya devam etBunu beğen:
Beğen Yükleniyor...