Bize marttan beri anneler günü.
“Anne Çocuk” okumaya devam etAn Meselesi
Odanın kapısını açıp dışarı çıktım. Adımlarımı saydım.
Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi, sekiz, dokuz, on, on bir, on iki, on üç, on dört, on beş, on altı, on yedi, on sekiz, on dokuz, yirmi, yirmi bir, yirmi iki…
Deniz kıyısındayım.
“An Meselesi” okumaya devam etIsıtma
Yazdıkça yazıyorsun, yazmadıkça soğuyorsun.
Başka şeyler yazdım, yazıyorum. Halbuki burası esas merkez, kaynak. Kaynaktan kopunca dönüş yolunu unutuyorsun. Nereden giriyorduk? Nasıl başlıyorduk? Ne diyorduk?
Arkada Spotify dönüyor. Fink en İngiliz, nemli, yağmurlu haliyle söylüyor. Dışarının grisi, ıslağı, serinine baka baka inletip dinletiyor. Hemen şuracığa koyuyorum.
let me know when we get there / if we get there
“Isıtma” okumaya devam etSeni Sevmek
Gözleri aşka gülen
Taze söğüt dalısın
Gel bana her gece sen
Gönlüme dolmalısın
Tatlı gülüş
Pek yaraşır
Gözleri ömre bedel
Ah ne güzel ne güzel
Seni sevmek
Ah ne güzel ne güzel
Ne yazmam gerektiğini biliyorum, bir türlü elim gitmiyor. Ve olanlar ortada beton bir blok gibi duruyor. Belki başımıza geleni yazarken tekrar yaşamaktan korkuyorumdur. Belki canlandırması gerçeğinden daha fenadır. Belki hala o ‘olay bedeni’nin içindeyimdir. Belki anlatmak yaşadığımızı hafifletmektir. “Seni Sevmek” okumaya devam et
Tebrikler
Diliyorum ki oturduğum anda parmaklarımdan klavyeye pıtır pıtır dökülsün kelimeler. Arsız bir sabırsızlık, hız, düşündüğüm an olsun hali. Bazen oluyor, şu an olmuyor. İçten içe biliyorum ki o boş ekrana bakaaa bakaaa bakaaa bir müddet dursam, içimden yükselenlere izin versem (yükselmelerini ‘bekleyebilsem’), geldiklerinde dinlesem, dinlediklerimi duysam; olur. “Tebrikler” okumaya devam et