Bir Ada Hikayesi Dörtlemesi ve Ötesi

Başlığa aldanmamak lazım. Basit bir ada hikayesi değil bu dörtleme. Bu topraklarda, coğrafyada, ötesinde berisinde, kendi memleketinde yaşamış insanların hayatı. Paylaşılan sevginin, saygının, candaşlığın, kahkahanın, ortaya çalınan kaşıkların, yumulan yemeklerin, dalından üzümlerin, denizden balıkların, mecburi ayrımların, sıradışı beraberliklerin, ağıt dolu terklerin, zorlanan göçlerin, içe işleyen ıstırapların, ölümün, kırımın, savaşın, hastalığın, öldürüp diriltmenin, direnip bırakmanın ve ortada kalan, aidiyetsiz kılınan kimliklerin, unvanların hikayesi. Bu toprakların hikayesi.

Yaşar Kemal’in dört kitaptan oluşan Bir Ada Hikayesi dörtlemesi Kurtuluş Savaşı sonrası mübadeleyle Türkiye’nin bir adasına yerleştirilen ve/veya oraya kaçan, sığınan, adasını bırakmayan farklı geçmiş, köken, yaş ve yapıda göçmenlerin hayatına odaklı. Sırasıyla kitaplar: Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana I, Karıncanın Su İçtiği II, Tanyeri Horozları III, Çıplak Deniz Çıplak Ada IV.

“Bir Ada Hikayesi Dörtlemesi ve Ötesi” okumaya devam et

Bir Ada Hikayesi I-II

FiratSuyu

Yakın tarihimize dair romanlara merak saldım. Aslında bu bilinçli bir şekilde başlamadı. Gittiğim kitapçılarda elim doğal olarak böyle içerikleri seçti. Belli aralıklarla okuyunca bu sıralama hoşuma gitti.

Geçen seneydi sanırım, Kenize Mourad’ın Saraydan Sürgüne romanını okudum. Hikaye Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde İstanbul’da başlayıp cumhuriyetin ilanına doğru uzanıyor, ordan Beyrut’a Lübnan’ın bağımsızlık yolundaki serüvenine geçiyor, sonra Hindistan’ın sömürge zamanlarından özgürleşme yolundaki adımları anlatılıyor, Paris’te II. Dünya Savaşı’nın patlaması döneminde de son buluyordu. İlk defa saltanat tarafından bir bakış açısını bu romanda okudum. Hüzünlüydü. Tarih kitaplarında okuduğumuz kuru, hissiz, insansız bir ses tonuyla yazılan ‘kötü saltanat, iyi cumhuriyet’ tanımından farklı bir faktör vardı. İnsan faktörü. Bir imparatorluğun çökmeden evvelki son çırpınışları içinde bir ailenin dramı. Gerçekti. “Bir Ada Hikayesi I-II” okumaya devam et

Karınca Adası’nda Dolunay – Girit

Başka bir sesle geri dönme vaadi vermiştim. O sesi Karınca Adası’nda buldum.

Karınca Adası sembol oldu, Yaşar Kemal’in Bir Ada Hikayesi dörtlüsünün ikincisine başladığım için. Diğer yandan gerçekten bir adadayım. Karınca değilse de keçi adası diyebilirim yine kitaba gönderme yaparak. Mavi değil keçiler, ama bal rengi, kızıl, kara, paçalı, sakallı ve çook girişken ruhlar.

Girit’teyim. Üzerinden uçtukça bunun neresi ada canım, bildiğin koskoca bir kara dediğim ‘ada’nın en küçük, basit, sakin yerleşkelerinden birkaçında olmayı tercih ettik. Sfakia ilçesinde küçük koylar arası dolaşıyoruz. Loutro, Chora Sfakion, Glyka Nera, bugün Aghia Roumeli. Belki de Girit içindeki Karınca Adası’nı böyle bulmuşuzdur.

Kısa bir seyahat bizimki. Kafa tatili, beden dinlenmesi. Dolunay teslimiyeti. İyi ki.. “Karınca Adası’nda Dolunay – Girit” okumaya devam et