Hayvan Faktörü, İnsan Faktörü

Bazıları vardır, onlar için insanlar hep iki kategoriye ayrılır. Kategorilerin ne olduğu önemli değildir, önemli olan sadece ve sadece bütün genelin iki zıttan oluşmasıdır. Misal, çalışmayı sevenler sevmeyenler, dans edenler etmeyenler, kitap okuyanlar okumayanlar, eğitimliler eğitimsizler. Liste uzayıp gider.

Bu kategorizasyonlara oldum olası kıl olmuşumdur. Birincisi insanların bu kadar basit genellemelere meraklı olması bana kıt düşündükleri hissini verir, halbuki farklılık detaylardadır. İkincisi de yaftalama durumudur. Etiketlemeden rahat duramayan bünyeler bende kaşıntı yapar. İlla kategorize edecektir ki bir yere koysun, sosyal statüsünü bilsin, kendinden mi değil mi anlasın. Yoksa kafası rahat etmez, nereye koyacağını bilemez. Bizden misin değil misin hesabı. Memleketin şimdi geldiği durumun bir nevi yansıması.

Bu ‘kategorizasyon’ içinde etiketlenmem gerekirse köpek sahibi, köpeksever, hayvansever, canlısever, insansever gibi birtakım kalıplara girebilirim. Bu anlamda da zıttım köpeksevmez, hayvansevmez, insansevmez, canlısevmez gibi düşünülebilir sanırım.

Her ne kadar bu etiketlemelerden hoşlanmasam da köpeklere ve genel olarak hayvanlara yaklaşımları sevgi, ilgi, anlayıştan geçmeyen insanlar, çocuklar, ebeveynlerle karşılaştığımda ister istemez bu yaftalamayı kendim de yaptığımı farkettim. Hatta ‘bu insanlarla olacağıma hayvanlarla olayım daha iyi’ye kadar bile vardırdım durumu.

Nerden buraya geldim derseniz;

Coffee’yle her gün az gidip uz gidiyor, dere tepe düz gidiyoruz. Bazen mahallemizde yürüyoruz, bazen sahile inip deniz kenarında, bazen ormanda uzun yürüyüşler yapıyoruz. Her seferinde çeşit çeşit insanla karşılaşıyoruz. Kimi uzaktan gülümseyerek geliyor, kimi hemen duvar dibine sıkışıp ‘ayayayay, köpek geliyor’ diye korkudan titriyor, kimi kaçıyor, kimi umursamaz bir şekilde geçip gidiyor. Kimsenin özellikle gelip sevgi, ilgi göstermesini beklemiyorum, korkan için de ‘korkmayın, birşey yapmaz’ demenin de fayda etmeyeceğini gayet iyi anlıyorum. Yine de bilmeden, düşünmeden saldırgan tavrı, kovma veya kovalama mantığını anlayamıyor ve çok sinirleniyorum.

Coffee Yürüyüşte

Günlük hayatımızdan örnekler;

Coffee’yle evin sokağından yukarı yürüyoruz. Karşıdan araba geliyor. Bizim yol ortalara doğru biraz daralıyor. Nasıl ki sokak arasında genel olarak düşük süratte kullanılır, hatta yayalar, koşturan çocuklar olduğunda yavaşlanırsa, köpekle gelen birisi olduğu zaman da aynı mantıkta hareket etmek gerekiyor. E bu da bir canlı, ürküyor, ani hareketlerle atlayabiliyor. Tabii bu konuda fazla idealistim herhalde, genelde sükut-u hayale uğruyorum. Daracık sokakta bile arabalar karşıdan geldiğimizi görüp gaza basabiliyor. Coffee korkuyor, korktuğu için havlayıp arabaya doğru koşuyor, tasmasını dibine kadar çekiyor. Haklı. Adam üstüne sürüyor, o da savunmaya geçiyor. Bu tip durumlarda arada kolumu yola doğru uzatıp ‘yavaş, yavaş!’ diye yukarı aşağı sallarken buluyorum kendimi. Fayda ettiği oluyor mu? Nadir.

Veya

Coffee’yle dutluktayız. Dutluk kalabalık. Bahar gelince çocuklar bahçeyi doldurmuş, sallanıyorlar, koşuşturuyorlar. Coffee serbest dolaşıyor, ama benim yanımda. Biraz o tarafa doğru yöneldi, birisi ‘anneee’ diye bağırıp anasına koşuyor, onun üstüne anası ‘kışt kışt, git, köpek!’ diye bağırıyor. Salıncaktakiler bizimkini kovmaya çalışıyor. Hemen sesleniyorum ‘Korkuyor musunuz? Bağlayabilirim’, bunlar ‘Yoo, ne korkucaz?!!!’, ben ‘E niye kovuyorsunuz o zaman?!?’. Cevap yok. Cevap beklemiyorum tabii, bağlıyorum Coffee’yi, yürüyoruz öte yana.

Başka bir örnek;

Dışarıda masaları olan bir restoranda etrafta köpecikler var. Mahallenin çetesi. Kimseye bir zararları yok, ama müşteriler masalardan bunlara yemek atmaya başlayınca aralarında arbede başlıyor. Ve masalara gittikçe yanaşıp dileniyorlar. Bunun üstüne ne olsa beğenirsiniz? Biraz önce köpekleri besleyen sözde hayvansever insanlar şimdi ‘hoşt, hoşşşt dediiim’ diye hayvanları kovalayıp köpekler gitmeyince yerdeki taşlara davranıyorlar.

Tüm bunları yaşadıkça artık ben de otomatik olarak etiketliyorum. Köpeksevmez, hayvanbilmez, lafdinlemez, anlayışgöstermez, haldenanlamaz, alanbırakmaz, mez maz mez maz.

Ben bir hayvanseverim. Kimi durumlarda insanlara bu can dostlarını tercih bile edebilirim. Hayvanlar denince sadece köpeklere, kedilere, evcil hayvanlara değil, eşeklere, sıpalara, keçilere, kaplumbağalara da aynı ilgiyi gösterebilirim. Bakınız şekil 1 A.

Sevgili Eşek

Heidi, Peter ve Sıpa

Tabii ki herkesin aynı ilgide, sevgide olmasını beklemiyorum. Yine de köpek veya bir evcil hayvan sahibi olmayanların ya da hayvan sahibi olup da gerçek anlamda onların sorumluluğunu almayanların, onlara hakları olan her canlı gibi davranmayanların, bu anlamda eksik olduklarını içten içe düşünüyorum. Ve bunu, özellikle köpek sahibi olanların inanılmaz bir empati yetisi geliştirmesine, çocukların dilinden halinden anlamasına kadar vardırıyorum. Her çocuk sahibi içinse aynı şeyi malesef söyleyemiyorum.

İşte.

Kategorilere karşı olan ben de böyle bir mez maz cümlesi kuruyorum.

Hayvan sevmeyen halden anlamaz, halden anlamayana kimse dayanmaz.

  • İyi ama ben korkuyorum?
  • Olabilir. Anlamaya çalışmaya, denemeye engel değil. Saldırıya geçmeye sebep hiç değil.

Gördüğünüz üzere bu tarafsız bir yazı değil.

Gönül ister, olsun bu tarafa daha çok meyil.

Yok, karşıyım, illa savunacağım diğer tarafı derseniz eğer,

Buyrun tartışalım, edelim birlikte seyr-ü sefer.