Gün 0: Ekinoks

Madem o başlangıç noktasına geldik, yine en iyi bildiğimizi yapalım. Yazalım.

Ateş ve hava elemetindeki yeniaylarda yazıyorum, toprak ve su elementidekilerle bırakıyorum. İhtiyacım bu demek. Temiz hava, bol güneş.

Günün şerefine bu sabah 11 gün sürecek kundalini yoga sadhanasına, yine canlı olarak değil de, gün aydınlanınca kayıttan katıldım. Harika bir mantrayla nefes ve kollarla sonda meditasyon yaparken yüzümün ısındığını, farkında olmadan gülümsediğimi, o gülümsemenin yüz kaslarımı hem esnetip hem şeklini değiştirdiğini farkettim.

O sırada kayıt dondu, mantra devam etti. Hocanın gözleri kapalı, kocaman bir gülümsemeyle iki kolu iki yana açık donmuş görüntüsü tüm ekranı kapladı. Bu ifadeye de o gülümsemede buluştuğumuza da bayıldım. Kendimi doğru yerde doğru kişiyle hissettim. Ciddi, karanlık, hırçın ya da dalgalı bir salınımda değil; nefesli, aydınlık, sıcak, mutlu, hatta coşkulu bir yapış halindeydim. Enerjim hala pek yerinde olmasa da, aç karnına ateş nefesleri, kök kilitleri biraz tansiyonumun iniş çıkışlarına oynasa da sonunda kendimi oldukça yükselmiş, dinçleşmiş, güne hazır hissettim.

“Gün 0: Ekinoks” okumaya devam et

Yak

Çakmak çakıyor çak, fitil pıtırdıyor pıt, karanlığa mumun alevi düşüyor düş.

Her gece saat dokuzda salon camının önüne koyduğum şamdanın mumunu yakıyorum. Sokaktaki evlere bakıyor, karanlıkta parlayan mumları arıyorum. Birkaç tane gördüğümü sanıyorum. Araya ağaçların dalları, sokak lambaları, uzak evlerin ışıkları giriyor. Doğru gördüğümü hayal ediyorum. Benim gibi depremi kendine hatırlatan, unutmadığını gösteren, o mumları yakanlar olduğunu.

“Yak” okumaya devam et

Ne

İşte -yine- Coffee geldi aktı gözlerimden.

Çünkü hem deprem bölgesi hem de tüm ülke için biraraya gelinen toplu meditasyona -yine- dahil oldum. Bütün hislerim -yine- çözüldü açıldı. Birlikte -yine-çok güçlü olduğumuzu hissettim. -Yine- çokça beraber hissettiğimizi. Hep birlikte ışık yaydığımızı. Tüm renkleri, bereketi, sevgiyi bu toprakların, bu insanların, bu kaynağın üstüne akıttığımızı.

“Ne” okumaya devam et

Nöbet Günlüğü | 28-29: Yarın

Bu nöbeti bitirelim sabahki yeniaydan önce. Eski ay (eskiay?) oldu artık ta 21 Ocak’tan sonrakiler. Oldu mu dersin?

Bir aya kaç yıl, kaç ömür, kaç kayıp sığar?

Bir Coffee kaç yirmi sekiz güne, kaç on iki yıla bedel?

Bir deprem kaç yirmi dört seneyi, kaç on ili kendiyle çarpıp misliyle yokeder?

“Nöbet Günlüğü | 28-29: Yarın” okumaya devam et

Nöbet Günlüğü | 2324: Sevgi

İki gece üst üste iki farklı rehberle ortalama beş yüz kişilik birlik, şifa ve zor duygularla başetme meditasyonlarına katıldım.

Başta bu çalışmaları kime, neye, nereye yollamak istediğimiz sorularak niyet belirlememiz istendi. İçimden hep Coffee yükseldi. Melek oğlum Coffee.

“Nöbet Günlüğü | 2324: Sevgi” okumaya devam et
%d blogcu bunu beğendi: