Gün 0: Ekinoks

Madem o başlangıç noktasına geldik, yine en iyi bildiğimizi yapalım. Yazalım.

Ateş ve hava elemetindeki yeniaylarda yazıyorum, toprak ve su elementidekilerle bırakıyorum. İhtiyacım bu demek. Temiz hava, bol güneş.

Günün şerefine bu sabah 11 gün sürecek kundalini yoga sadhanasına, yine canlı olarak değil de, gün aydınlanınca kayıttan katıldım. Harika bir mantrayla nefes ve kollarla sonda meditasyon yaparken yüzümün ısındığını, farkında olmadan gülümsediğimi, o gülümsemenin yüz kaslarımı hem esnetip hem şeklini değiştirdiğini farkettim.

O sırada kayıt dondu, mantra devam etti. Hocanın gözleri kapalı, kocaman bir gülümsemeyle iki kolu iki yana açık donmuş görüntüsü tüm ekranı kapladı. Bu ifadeye de o gülümsemede buluştuğumuza da bayıldım. Kendimi doğru yerde doğru kişiyle hissettim. Ciddi, karanlık, hırçın ya da dalgalı bir salınımda değil; nefesli, aydınlık, sıcak, mutlu, hatta coşkulu bir yapış halindeydim. Enerjim hala pek yerinde olmasa da, aç karnına ateş nefesleri, kök kilitleri biraz tansiyonumun iniş çıkışlarına oynasa da sonunda kendimi oldukça yükselmiş, dinçleşmiş, güne hazır hissettim.

“Gün 0: Ekinoks” okumaya devam et

Nöbet Günlüğü | 6: Köpüklü

Bu yıla böyle girdim.

Bir yaş fazla, bir can eksik.

Yaş ilerledikçe büyümek buna mı dönüyor?

Acı, kayıp, yas.

Değil tabii. Yazdığım halin içinde mantığın duyguyu yenmesine imkan yok. Boşuna kendini hırpalayıp analiz etmenin de.

“Nöbet Günlüğü | 6: Köpüklü” okumaya devam et

Boğa

Kısa uğrayıp çıkacağım.

Her sene baharda çiçeklerimi elden geçiririm. Kimilerini tazeleyip yeniler, topraklarını havalandırır, desteklerim. Bitki besini alıp iyi sulardan içirir, içini dışını bir güzel sularım. Kış için içeri aldıklarımı balkona çıkarır, arka balkona -güneşli olduğu için- geçirdiğim diğerlerini ön balkona taşırım.

“Boğa” okumaya devam et

Dönmek

Rüyamda havaalanında, check-in deskindeyim. Desk arkasındaki kadın görevliler maskeli. Lacivert üniformaları içinde işlemlerimi yapıyorlar. Ben de siyah çantamda lacivert maskemi bulmaya debeleniyorum. Karanlık renkli bir kumaş içinde başka bir karanlık kumaş aramak. Zor! Hem oraya kadar nasıl maskesiz girmişim? Bir utanç bir sıkıntı bir çarpıntı. Görevliler bana (Türk) havayollarıyla ilgili (pandemi kapsamındaki) deneyimimi soruyorlar. Gayet iyi diyorum, her şey olması gerektiği gibi. Daha ötesi olamaz. Ama tabii Amerika’ya gitmeye bayılmıyorum. Hele bu zamanda! İş mecbur etmese şuradan şuraya kıpırdamam.

Şehre döner dönmez insanın rüyaları da şırak diye değişiyor mu? Nerede kaldı o güzelim mavi deniz, pırıltılı yıldızlı gökler, baygın yaz kokuları, tatlı meltem esintileri? Anında üniforma, havaalanı, çanta. Hayatımda üç kez Amerika’ya gittim, üçü de iş içindi. Amerika kodlamam iş. “Dönmek” okumaya devam et

Günlerden Küçük Mutluluklar

Tabii fazla dayanamadım, daldırdım ellerimi toprağa. Hem de eldivensiz bir şeysiz. Cıbıl cıbıl, direkt temas.

Oh be!

İnsan dokunmak istiyor canım kardeşim. Sanal sanal çiçeklere bakarak, fotoğraflayıp iç çekerek, çiçek mandalaları boyayarak yetmiyor, olmuyor. Temas istiyor bu ten bu deri, temas.

Şöyle oldu. “Günlerden Küçük Mutluluklar” okumaya devam et

%d blogcu bunu beğendi: