Bugün

Bugün eksiklerimiz üstüne yazasım vardı. Eksik yönlerimizin nasıl gücümüz, yaratıcılığımız olabileceği, içimizde olmayanın nasıl bizzat bizi tanımlayan yegane unsura dönüşebileceğine dair dökülesim.

Ateşten, havadan, sudan, topraktan bahsedecektim. Elementlerimize odaklanıp her birinin neyi ifade ettiğine, kişiliğimizde nasıl vücut bulduğuna, sadece Güneş’imizin (burcumuzun) elementinden ibaret olmadığımıza dair döktürecektim.

Olmadı.

Güneşe teslim oldum.

Tamamen teslim olamadım başta. Elektronik adacığımı, laptopumu, cep telefonumu, şarj kablolarımı yamacımda, tüm çevremde dizip tepe tepe yükselttim. Yine de güneşin iliklerimi ısıtmasına, çoraplarımı çıkarıp çıplak ayaklarımı ve parmaklarımı gıdıklamasına, uzun kollu penyemin tenime yapışmasına, beni terletmesine, Coffee’nin ayağımın altına kıvrılıp kemiklerine vitamin zerk etmesine izin verdim. Dört elementi yazamadım, elementlerden depo ettim.

Önce astroloji köşem için yeni bir telgraf çiçeği köklendirdim, küçük bir saksıya ektim. Yanısıra toprakları azalmış diğer çiçekleri destekleyip besledim, suladım. Kokladım. Dokundum. Okşadım. Toprak elementiyle anın tadına vardım.

Sonra balkona çıktım. Isındım. Alevlendim. Ateşlendim. Keyiflendim. Gülümsedim. Coffee’yle oynadım ufak ufak. Yazdan kalma bu günde ufka yöneldim. Hareketlendim. Ateş elementiyle canlandım.

Düşünceler yerini canlı bedene ve şimdiye bırakınca derin bir nefes alıp verdim. Bugün okuduğum bir yazı üstüne nefes almak ve nefes vermeyi eşit ağırlıkta yapıp yapmadığıma dikkat ettim. Tekrar aldım, tekrar verdim. Gördüm. Uyandım. Taze nefesle dengelendim. Hava elementiyle farkettim.

Ve dönüp karşımda olana baktım. Görmek için yeniden ve tekrar suya odaklandım. Derin, engin, masmavi, şıkır şıkır, dalga dalga denize, akışkanlığa. Hayallere daldım. Gözlerimi kapattım. Yelkenliyle açıldım. Denizde dalga, okyanusta damla oldum. Zerreye dönüştüm, kayboldum. Su elementiyle birleştim, bütünlendim.

Bugün böyle geçti, yazmak sonraya kaldı.

Biri bugün, diğeri yarın.