
Yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik. Bugün 2020 Olimpiyatları’nın hangi şehirde yapılacağı belli olacak. İstanbul ve Türkiye olarak hiç bu kadar yakın olmamıştık finiş çizgisine.
Yaklaşık 15-20 sene önce bir zaman. Yemekteyiz. O zaman daha reklamcı değilim, ama masada reklamcı bir kız var. İstanbul 2000 Olimpiyatları için aday şehirlerden, kızın çalıştığı ajans da tanıtım faaliyetlerini yürütüyor. ‘Kazanamayacağız’ diye başlamıştı söze. Ben de ‘böyle yola çıkan bir mantıkla nasıl olur da kazanılabilinir ki?’ demiştim. Bu nasıl bir ruh, nasıl bir hedef koyma, nasıl bir çıkış noktası?
O zaman gerçekten de yakınından geçebilecek gibi değildik. Ne sporcu, ne seyirci, ne organizasyonel alt yapı, ne ekonomi, ne hedefe odaklılık vs vs. Şimdi ne fark var diyeceksiniz. Yukarıdaki saydıklarım anlamında temel en büyük fark baş koyma. Hala içeriğini doldurup dolduramayacağımız, sporcu çıkarabileceğimiz (ve dopingli olmayacakları!), seyirci bulabileceğimiz şüpheli. Hala son dakikacıyız, hala organizasyonel disiplin, planlama, uygulama anlamında kırk fırın ekmek yememiz lazım. İşleri yapış biçimimizle ilgili birşeylerin değişeceğini pek sanmıyorum, bu bizim yoğurt yiyişimiz. Bakınız Türkiye’nin haritası. Aslında yaratıcılığımız ve gücümüz de burdan ortaya çıkıyor. Sıkışık anlarda patlatılan zeka pırıltıları ve gövde gösterilerinden. Ama bahsetmek istediğim bu da değil.
Ben Olimpiyatların İstanbul’a gelmesini istiyorum, herşeye rağmen.
Çünkü bu milletin, bu ülkenin artık sadece ‘önemli olan kazanmak değil, yarışmak’ mantığının ötesinde ‘iyi’ birşeylere kadir olduğunu, parayı bastırıp onu bunu dikmek dışında ruhu olan, insana değen, insanı, toplumu geliştiren, spor gibi herkesi biraraya getiren bir nosyon etrafında gerçek, somut şeyler düşünebildiğini, yapabildiğini, başarabildiğini, Galatasaray’ın yıllar önce aldığı bir UEFA kupasının, futbolun, Sertab Erener’in Türkiye’ye 10 yıl önce kazandırdığı bir birinciliğin, Eurovision’un ötesinde olabildiğini görmek istiyorum.
Mart ayında bir iş görüşmesine gittiğimi yazmıştım. İçeriği buydu, Olimpiyat tanıtımında çalışmak. Ben başka bir yol çizmiş, yola bundan önce çıkmıştım. Bu işse benim geçmişimden bir gölge gibi gelmişti üstüme. Zamanlama olmadı, tenlerimiz uymadı. Halbuki birkaç sene önce olsaydı seve seve, zevkle o ortamda, o organizasyonda canla başla çalışmak ister, sonuna kadar da elimden geleni ardıma komazdım.
Bugün bana düşense iyi dilekleri Buenos Aires saatine göre yüksekte tutmak, gönülden destek olmak, saat 15.00 itibarıyla ekran başında gidişatı takip etmek. Bunu ne iktidar ne faiz lobisi ne de başka polemik yaratacak güdülerle istiyorum. Bunu bu milletin buna layık olduğu, yapabildiği, sevebildiği, isteyebildiği, sevgiyle, aşkla ve hoşgörüyle birleşebildiğine inandığım için istiyorum.
Bugün Ay Terazi’de. Uyum, denge, diplomasi ve stratejiyle hareket etmek için uygun zaman. Güneş Başak’ta. Analitik, detaycı, mükemmeliyetçi bir anlayışla çalışıp rutini sürdürme dönemi. Bu kombinasyonu en iyi şekilde kullanıp gerisini evrene havale etme zamanı.
Olimpiyat ateşi benim içimde yandı. Gerisi ekibe kaldı. Sunumlarına kuvvet!
Not: İstanbul sunum yapan ilk şehir. Saat 15.00-16.00 arasında olacak. Sonra soru-cevap kısmı var. Gece 22.00’de de oylama olacak, sonuç 23.00 gibi anons edilecek. TRT1 15.00 itibarıyla canlı yayınla verecek.
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...