Gün 3-4-5: Gug-Guru

İşaret parmağımın ilk boğumu kadar büyüklükte iki canlı. Sesleri yok, sadece beraber titreşiyorlar. Artık yaşam orada, mikro boyutta. İşte bugünün ya da geçen üç günün en güzel haberi bu.

Oturduğu sepetten ısrarla kalkmayan annekuşu storun ardından sabah akşam röntgenliyorum. Artık bu sabah (tam on beşinci güne varmıştık) kafasını, gagasını aşağı doğru ters çevirip sürekli bir kıpraşmasından, oynamasından, eğilmesinden bu yavrular çıktı mı çıkıyor mu diye meraktaydım. Ama altını görmek imkansız! Yorgun da gördüm anneyi. Gözlerinin ilk defa kapanıp içinin geçtiğine şahidim. Yoksa benim perde ardındaki röntgenime karşı gözü hep ev yönünde. Babakuş da gelmedi bugün mübarek. Pazar gezmesinde miydi neydi (taktım)?

“Gün 3-4-5: Gug-Guru” okumaya devam et

İklim

Camın önündeki annekuş sepetin içinde sabırla oturuyor. Gıdısı içeri kaçmış, gagası tüylerine gömük, şişinmiş gövdesi sıcak ve yumuşak. Pır pır pır eşi geliyor. Kaç gündür yok. Haftasonu gezmesinde miydi? Gug-guru-guu. Konuşuyorlar.

Nassın iyi misin? İyiyim sen nassın? Ben iyiyim sen nassın? İyiyim işte sen daha nassın? Nassın nassın nassın?

Annekuş söyleniyor, çok geziyorsun, uçup gidiyorsun, ben burada tüm gün nöbet, acımdan öldüm, yağmurdan ıslandım, şuradan şuraya kalkmadım, yavrukuşların üstüne yattım. Şu haline bak, gez gez kadidin çıkmış, ne etin ne budun kalmış, nasıl ısıtacaksın bu yumurtaları, kaç kenara gidip geleyim çabucak, doyurayım acık karnımı.

“İklim” okumaya devam et

Şiraze

Size çok fazla gelmiyor mu?

Bana çok fazla geliyor.

Felaket üstüne felaketle dünyanın kıyamet günü sanki bir bölgede, güneydoğumuzda toplanmış gibi. O da şimdilik. Yarın kuzeybatıda olmayacağının hiçbir garantisi yok.

Afet yöneticisi kurumlar telefonlara dikkat dikkat aşırı yağışlara karşı önleminizi alın mesajları atmasını biliyorlar ama. Mesajı alabilen olsa alırdı herhalde depremzedelerden ama alan yok alan, tamamen ondan, ondan ondan. Siz yine de çadırını alıp gitmesi için depremzedeye sel geliyor mesajını atıp uyarın, bir duyan bir alan çıkar neme lazım.

“Şiraze” okumaya devam et

Yak

Çakmak çakıyor çak, fitil pıtırdıyor pıt, karanlığa mumun alevi düşüyor düş.

Her gece saat dokuzda salon camının önüne koyduğum şamdanın mumunu yakıyorum. Sokaktaki evlere bakıyor, karanlıkta parlayan mumları arıyorum. Birkaç tane gördüğümü sanıyorum. Araya ağaçların dalları, sokak lambaları, uzak evlerin ışıkları giriyor. Doğru gördüğümü hayal ediyorum. Benim gibi depremi kendine hatırlatan, unutmadığını gösteren, o mumları yakanlar olduğunu.

“Yak” okumaya devam et

Nasıl

Nasıl geçiyor günlerin?

Ben nasıl geçtiğini pek anlamıyorum. Bir bakıyorum haftasonu, bir bakıyorum Şubat sonu.

Buradaki yokluğumda Bey geldi, yine gitti, yine gelecek.

Ben de bir yerlere gidip geliyorum. Bugün bankaya gittim. Sonra laptopumla freelance çalışanların uğradığı bir kahveciye. Ardından deniz kenarında bir banka. Bir baktım evdeyim, bir baktım gece.

“Nasıl” okumaya devam et
%d blogcu bunu beğendi: