ne şehri özledim
ne kıyafetleri
ne mobilyalı evleri
ne koştur koştur işleri
ege’nin her mavisi ayrı güzel
bayramda ya da değil
Ah be
Apartmanda tuhaf bir koku. Yerlerde ters dönmüş karasinekler. Üstümde bir şeyler mi yürüyor? Karınca? Örümcek? Vurup kaçan sivrisinek. Kaşınıyorum kuru kuru. Kollarım yol yol tırnak izi.
Halbuki çimler ıslak. Ayakkabılarım artık lekeli. Coffee önde, ben arkada, kokluyoruz bahçeyi. Yan bahçedeki komşular gülüşüyor. Sosyal mesafede bir gece belli. “Ah be” okumaya devam et
Sözcük
çok mu şey diyeceğim
hiç söz etmeyeceğim
çok sıkıldım sözlerden, sözcüklerden
sıkıldım hepsinden
şu dümdüz ekrana nasıl düşüyorlar bak “Sözcük” okumaya devam et
Kırmızı Balonlu Kız
Yerlerden bir yerde, dünyanın bir köşesinde kırmızı balonlu bir kız varmış. Bu kız kırmızı balonuyla dolaşmayı çok sever, balonunu arkadaşlarıyla da paylaşırmış. Balonunun bir özelliği varmış. Onu her kim eline alırsa balonun rengi kırmızıdan başka bir renge dönermiş. Böylece sadece kırmızıyı değil, pembeyi, moru, maviyi, sarıyı ve daha bir dolusunu da içinde saklayıp kırmızısına katarmış. Kırmızı görünümlü bir gökkuşağı. Kırmızı balonlu kız işte buna çok mutlu olurmuş. Balonu eşsizmiş, elden ele dolaştıkça daha da eşsizleşirmiş. “Kırmızı Balonlu Kız” okumaya devam et
Gelen*
Kalan’ı yazdım, Giden’i yazdım. Bir de Gelen vardı, onu yazamadım.
Onu da yaptım, bunu da ettim, şunu da bitirdimler var mı sizin de hayatınızda şu ara? Bitirdikten, üstünü çizdikten, tamamladıktan sonra gelen bu da gitti, hadi sonraki hissiyle gelen bir peşpeşelik? O boşlukta kalınca bir an neredeydim, ne yapıyordum, böyle boşlukta durabiliyor muydum, dururken bile koşuyor muydum hali. “Gelen*” okumaya devam et