Taht

Kalça kemiklerinin üstüne oturdu, bağdaş kurdu. Kucağına yastık, üstüne laptopunu aldı. Ekranda boş bir sayfa açtı, camdan dışarı baktı.

Puslu, ıslak bir öğleden sonraydı. Her yerden uyku, miskinlik, uyuşukluk akıyordu. Damla damla uyuşukluk. Şıp şıp şıp.

Yan apartmanın çatısından öteye bir martı uçtu, vadi üstünde süzüldü. Üç defa kanat çırptı, çamın tepesine kondu. Pıt pıt pıt. “Taht” okumaya devam et

32 Metrekare

Epi topu iki göz bir daireydi. Toplam 32 metrekare. İki oda, bir mutfak, mini minnacık bir tuvalet. Banyosu yoktu. Mutfağın içinde gizli bir duşu vardı. Tek lavabosu. O da mutfaktaki. Mutfak dolabının bir tarafında çay, kahve, şeker, tuz, diğer tarafında diş macunu, diş fırçası, yüz temizleme jeli dururdu. Gelenlerin kafası karışır, pek de dillendiremezlerdi. Buralarda böyle herhalde der geçerlerdi.

Yatak odasındaki niteliksiz ve dekoratif şömine bozuntusu ortamı olduğundan iyi gösterirdi. Bir tat bir doku. Üstünde ayna asılı, önünde makyaj malzemeleri, parfüm şişeleri diziliydi. Kireç beyazının renkli öğeleri. Hemen bitişiğindeki alçak duvar dolabı nevresim çarşaf evlik ıvır zıvırlarla doluydu. Üstünde duran alarmlı radyonun fosforlu yeşil dijital saati gece parlar, yüzü ona dönük yatanın gözünü alırdı. Yine de o radyonun parlak ışığı yalnız gecelerin dostu olurdu. Cızırdayarak başlayan müziğiyse erken kalkılan sabahların eşlikçisi.
“32 Metrekare” okumaya devam et

Bozacı

Gecedir. Karyolamda uyanığımdır. Kahverengili kremli, kendinden dokulu, kalınca kumaştan perdelerim kapalıdır. Baş ucumda küçük, kırmızı, plastik lambam yanıktır. Lambam masalsıdır. Metalik, soğuk, camlı kitaplığın yüksek rafında içimi ısıtır. Sokaktan bozacı geçer.

‘Taaazee booozaaa. Siiüüüt bozeeaaa’.

O kahverengi perdeler bozacının yanık sesiyle birleşir. Adam görünmez, sesi görünür. Gırtlaktan gelir. Gizemlidir. Apartmanın beşinci katıdır, sokaktan kat be kat yüksekteyizdir, ama o ses odamın içindedir. Bizi ayıran tek şey o kahverengili kremli kalın perdelerdir. Kırmızı loş ışıkta, gözlerim açık perdelere bakar, bozacıyı duyarım. Ürperirim. Gecenin bu saatinde dışarıda üşüyor mudur acaba diye içimden geçiririm.
“Bozacı” okumaya devam et

%d blogcu bunu beğendi: