yalnızlığımızda
yalnız olmadığımız konusunda
anlaştık
buna kadeh kaldırdık
yalnızlığı sofraya döktük
tabaklarımıza meze yaptık
“Anlaştık” okumaya devam etyalnızlığımızda
yalnız olmadığımız konusunda
anlaştık
buna kadeh kaldırdık
yalnızlığı sofraya döktük
tabaklarımıza meze yaptık
“Anlaştık” okumaya devam etAynı değil bizimki.
Aynı gibi görünüyor – kırk altı, kırk yedi, kırk sekize gidişi.
Aynı sabahlara kalkıyor – sekizi, dokuzu, onu.
“Değil” okumaya devam etBelki de Henry David Thoreau bu yüzden yürüyordu. Hayatı devam ettirmek, onu yürütmek için.
Oturduğum yerde yürüyen tek şey yanımdaki bitki çayının yükselen sıcak dumanı. Havaya doğru yürüyor. Dikey bir çaba.
Coffee’nin derin nefesli horultuları var sonra. Dudaklarından ileri doğru, yere yatay düzlemde yürüyorlar. Biz onları görmüyoruz, ama yürümediklerini ispat edebilir miyiz? Ses yürüyünce ayaklarla mı kulaklarla mı takip etmek gerekiyor? Yürüyen kulaklar fikri güzel geliyor, pıt pıt zıp zıp yumuşak yumuşak.
“Yüzelim” okumaya devam etçokla az yazabilir misin?
azla çok diyebilir misin?
demediklerinle anlatabilir misin?
eksilterek her gün
bir bir
yıl yıl
“Boşluk” okumaya devam etdenizler kapanmaz
o zihnimin ince teli
yazı kaparken sonbaharı açar
beni bana geri ver der gibi
denizler kapanmaz denizler
açılır açılır büyür
“Döngü” okumaya devam et