Beş

Birden farkettim. Beş sene oldu. Tam beş gün önce. Ve o günü unuttum. Halbuki aynı gün kardeşimin de doğum günüydü. Taze anneyi arayıp kutladım. Yeğenimin çıkardığı kuş, böcek, bebek sesleriyle şakıdım. Ama o gün aklımdan başka şey geçmedi.

Bir miladı unutmak artık o zamanın önem atfedilmeyen bir mertebeye geldiğine mi işarettir? Gerçi çalışılan onbeş seneye kıyasla çalışmayı bırakalı beri geçen beş sene bütünün sadece üçte biri. O zamanın tamı tamına tapilenmesi için önümde bekleyen bir on sene daha.

Farketmeyebilirdim. Çok da elzem olmazdı. Ama farkettim çünkü kurumsal dünyadan bir çağrı geldi. Retrodaki Merkür’le geçmiş kontrolü ele geçirdi. Hesap kitap, ölçme biçme, tartma değerlendirme.

Gelen çağrı Satürn, ben olmuşum Neptün. Dil uyuşmazlığımız var. Ve tabii gerçeklik. O diyor planlayalım, model oluşturalım, misyon koyalım. Ben diyorum aşk her zaman aşk, para amaç değil araç, tanımsız tanımlar bana ilaç. Paralel uzayıp birbirini görmeyen iki ses dalgasıyız. Lineer, yanyana, temassız.

Satürn’ün sınırları, somutluğu, para pul meseleleri Neptün’ü ürkütüp kısıyor. Neptün’ün hayalperest, buğulu, aşkın ve taşkın hali Satürn’ü bulandırıp çözüyor. Ateş gezegeni Mars’ta su bulunmasının absürtlüğü hayatıma böyle mi yansıyor? Bunu yazdığımda ‘ha?’ diye soranlar, cevap gizemini hala koruyor.

Beş senenin astrolojik döngü olarak bir önemi yok, ama kurumsal hayatta onun iki katı ‘on’un (rakamla 10) bir konuda uzmanlaşmak, ‘olmak’ için bir anlamı var. Hatta bunun şimdi unuttuğum saat bazlı bir karşılığı bile. Demek ki eski ‘olma’mın ‘olmama’ haline ermesine bir bu kadar daha var.

Olmama.

Tutmama.

Sıfırlama.

Beş sene sonra eski mesleğimle ilgili öğrendiğim, biriktirdiğim, uzmanlaştığım her konuyu sıfırlamış, hatırlamamak üzere unutmuş olur muyum? Unutmak istediğimden değil, yerine başkaları konacağından. Zaman konacak, insan konacak, duygu konacak, düşünce konacak, olay ve kurgu, meşgaleler ve rutinler, daha neler neler..o zamanki benler, bencikler.

Hiçbir şey biriktirmek ya da tutmak istemediğim bir ruh halindeyim. Kıyafet dolabımı da boşaltmak istiyorum, doymak bilmez şekilde aldığım kitaplarla dolu raflarımı da. Telefonumdaki fotoğraf ve videoları tek hamlede silmek istiyorum, arka odadaki kutuları boşaltıp atmak. Hayır hayır, aslında boşaltmadan falan doğrudan kurtulmak.

Yazmak bile istemiyorum. İşte işte, şu harfler yanyana geliyor sözcükleri oluşturuyor, onlar cümleleri, şunlar paragrafları ve anlamlı anlamsız yazılar yazılar yazıları..Yazılar birikiyor, ben birikmek istemiyorum. Yaşlanmaktan mı korkuyorum? Evet, kendi kendimin ödünü gece gündüz patlatıyorum. Pat çat küt. Kırkımda böyle hissedersem ellimde ne olurum? Ya altmışımda? Rakamları artıramıyorum.

Küçülmek istiyorum. Basitleşmek. Hafiflemek. Daha basit düşünebilir miyim? Daha hafif hissedebilir miyim? Biriktirmeden, tutmadan hayatın içimden geçip gitmesine izin vererek yaşayabilir miyim?

İnsan yalnızlık korkusuyla mı biriktirip tutuyor? Açgözlülüğünden mi? Zavallılığından mı? Hovardalığından mı?

Ha kitap biriktirmişsin ha korku. Ha arkadaş biriktirmişsin ha para pul. Bunların hayatında yeri ne? Var mı? Faydası ya da anlamı?

Anlamsızlığın anlamı beş sene öncesinin beş sene sonraki beşinci günüyle taçlanıyor.

Beş kere beş yirmibeş.

Halbuki tarihimiz beş-on-yirmi-onbeş.

O zaman dans.

Renk.

Müzik.

5 Replies to “Beş”

  1. Sade yaşamı ben çok sevdim.az insan,az üzülme,gereksiz olan fazladan hersey.azlık.
    Güzel.

    Beğen

  2. İş hayatının mecburi kalabalıkları sonrası sadeleşme, küçülme, azalma beni her anlamda hafifletti. Sonra farkettim ki kalabalık olan bizleriz, içimizdeki biz, bizzat kendimiz..

    Beğen

  3. Yazın bana 34 yaşında kaybettiğimiz arkadaşımız İlker Ertürk’ü düşündürdü. O kadar bilgili, iyi eğitimli, entellektüel, yetenekli bir beyin, 2 ayda kanser hücreleri tarafından yenilip, bitirildi. Esas bu beynimizde biriktirdiklerimiz benim aklımı kurcalayan yani onları insana, insanlığa faydalı nasıl kullanacağımız.
    İyi ki yazıyor ve değerli bilgilerini, düşüncelerini, duygularını paylaşıyor, aktarıyorsun. Teşekkürler Neslihan
    Not: Hava fazlalığı ve Toprak eksikliği olan birinin de kaygısı böyle oluyor işte

    Beğen

  4. Çok üzücü. Başınız sağolsun. Benzer şeyleri düşünüyorum, elementlerimizin paralelliği gibi. O yüzden yazıyorum, havasal kurguları biriktirmeden boşaltmak, aktarabilmek için, yazının biriktirdiklerinin temas ederek geçip gitmesini ümit ederek..
    Çok teşekkürler Pelin.

    Beğen

  5. Geri bildirim: Biz Geldik – MINDMILLS

Yorum bırakın